be in Anlamı, Karşılığı
İngilizce - Türkçe
-
be in1. evde/ofiste bulunmak. 2. moda olmak. 3. (mevsimi geldiği için) (sebze/meyve) çıkmak.
-
be in the ascendant1. (yıldız/gezegen) doğu ufkunda görünmek. 2. (birinin) yıldızı parlamak; egemen olmak.
-
be in a (tight) spotk. dili zor bir durumda olmak.
-
be in a bad humor-in sinirleri/huyu/heyheyleri üstünde olmak.
-
be in a bad moodsinirleri tepesinde/üstünde olmak.
-
be in a bad way1. ağır hasta olmak. 2. çok zor bir durumda olmak.
-
be in a brown studyk. dili dalıp gitmek.
-
be in a fixzor bir duruma düşmek.
-
be in a flapk. dili telaş içinde olmak.
-
be in a good humor-in keyfi yerinde olmak.
-
be in a good moodkeyfi yerinde olmak.
-
be in a hurry1. -in acelesi olmak, acele etmek: I´m in a hurry. Acelem var. Don´t be in too big a hurry. Fazla acele etme. 2. to (bir şeyi) çabuk/bir an evvel (yapmak) istemek.
-
be in a picklek. dili zor bir durumda olmak.
-
be in a pinchk. dili zor bir durumda olmak.
-
be in a place on sufferance(aslında istenilmeyen/orada bulunması yasak olan biri) (başkasının) müsamahası/görmezlikten gelmesi sayesinde bir yerde bulunmak: You ought to know that you´re here only on sufferance. Burada kalışını müsamahakârlığıma borçlu olduğunu bilmelisin.
-
be in a position to do s.t. (about)(bir konuda) bir şeyler yapabilecek durumda olmak.
-
be in a quandaryne yapacağını bilememek.
-
be in a state of fluxdeğişmek, değişim içinde olmak.
-
be in a stewk. dili telaş/endişe içinde olmak.
-
be in a sulk/be in the sulks/have a fit of the sulksk. dili somurtup durmak.
-
be in a sweatk. dili endişe içinde olmak.
-
be in a swelterk. dili telaş içinde olmak.
-
be in a swivetk. dili telaş içinde olmak.
-
be in a temperk. dili öfkesi burnunda olmak.
-
be in a twistİng., k. dili endişe/telaş içinde olmak.
-
be in accord1. (with) (ile) anlaşmak. 2. with -e uymak; ile uyumlu olmak.
-
be in agreementhemfikir olmak; mutabık olmak.
-
be in alignmentaynı hizada olmak.
-
be in arrears(birinin) vaktinde ödenmemiş borçları olmak.
-
be in bad odor with-in gözünden düşmek.
-
be in character(bir davranış) (birinin) karakterine uymak.
-
be in charge(of) -in sorumlusu olmak, -e bakmak: Who´s in charge here? Buraya kim bakıyor?
-
be in conformity with-e uygun olmak, -e uymak.
-
be in dire straitsçok güç durumda olmak.
-
be in dire/desperate straitsçok zor bir durumda olmak.
-
be in disfavorgözden düşmüş olmak.
-
be in disgracegözden düşmüş olmak.
-
be in evidencegörünmek; görünürde olmak.
-
be in for(kötü bir şeyi) geçirmek üzere olmak.
-
be in forceyürürlükte olmak.
-
be in full swingk. dili (bir şey) en hareketli zamanında olmak, hızını almak; yoluna girmek.
-
be in good taste(bir şey) uygun düşmek, yakışık almak, yerinde olmak: That remark was not in good taste. O laf yakışıksızdı.
-
be in good withk. dili (birinin) gözüne girmiş olmak.
-
be in good working orderiyi işler durumda olmak.
-
be in high spiritskeyifli olmak, keyfi yerinde olmak.
-
be in hopes of-i ummak.
-
be in hot waterk. dili başı dertte olmak, güç durumda olmak.
-
be in hysterics1. k. dili gülmekten katılmak, gülme krizi geçirmek. 2. isteri krizi geçirmek.
-
be in juxtapositionbirbirine yakın bulunmak; yanyana bulunmak.
-
be in keeping with-e uygun olmak.
-
be in labordoğurmakta olmak.
-
be in league with-in müttefiki olmak.
-
be in limboiki cami arasında kalmış beynamaza dönmek.
-
be in line with1. -e uymak. 2. ile bir hizada olmak.
-
be in low spiritskeyifsiz olmak.
-
be in needyoksul/fakir olmak.
-
be in need of-e ihtiyacı olmak; istemek..
-
be in neutral(motor) boşta çalışmak, rölantide durmak/çalışmak.
-
be in no hurry to(bir şey yapmaya) can atmamak.
-
be in on1. -e dahil olmak/katılmak, -de payı olmak. 2. -i bilmek, -den haberi olmak.
-
be in on the secretsırra ortak olmak.
-
be in one´s elementk. dili kendini rahat hissettiği bir ortamda bulunmak.
-
be in one´s glorykendinden çok hoşnut olmak.
-
be in one´s right mindaklı başında olmak.
-
be in order1. düzenlenmiş/sıralanmış durumda olmak. 2. (işler) yolunda olmak.
-
be in poor health-in sağlığı iyi olmamak.
-
be in possession of-e sahip olmak, -si olmak.
-
be in possession of o.s.kendine hâkim olmak, kendine sahip olmak.
-
be in power(parti) iktidarda olmak.
-
be in practiceformda olmak.
-
be in print(kitap) yayımcısında mevcut olmak, kitapçılarda bulunmak.
-
be in progressdevam etmek, sürmek, yapılmak: The battle was still in progress. Muharebe hâlâ devam ediyordu. The hearing is now in progress. Duruşma şimdi yapılıyor.
-
be in quotestırnak işaretleri/tırnaklar içinde olmak.
-
be in rags(birinin) giysileri yırtık pırtık olmak.
-
be in ruins1. harap/yıkık dökük bir halde olmak. 2. mahvedilmiş olmak.
-
be in rut(hayvan) kızışmak, kösnümek.
-
be in s.o.´s debtbir kimseye borçlu olmak.
-
be in s.o.´s graspbirinin pençesine düşmüş olmak.
-
be in s.o.´s powerbirinin elinde olmak.
-
be in s.o.´s shoesk. dili birinin bulunduğu durumda olmak, birinin yerinde olmak.
-
be in s.t. up to one´s eyes(yasadışı) bir işin içinde olmak, bir işe fena halde bulaşmış olmak.
-
be in session(mahkeme/toplantı/kongre/parlamento) toplantı halinde olmak; (okul/üniversite) öğretim yılına girmiş olmak: Court´s in session right now. Şu anda mahkeme var.
-
be in shape(for) (-e) hazır olmak; formda olmak, kondisyonu iyi olmak: The players are in shape. Oyuncular formda.
-
be in short supplyaz olmak; az bulunmak.
-
be in short supplyaz miktarda bulunmak.
-
be in sight1. yakın olmak, ufukta olmak: Victory is in sight. Ufukta zafer görünüyor. 2. görülmek, gözle seçilmek.
-
be in step1. (with) (başkalarına) adım uydurmak. 2. with -e ayak uydurmak: We´re in step with the times. Biz çağa ayak uydurduk.
-
be in stitchesk. dili gülmekten kasıkları çatlamak.
-
be in store for(bir şey) (birini) beklemek: A surprise is in store for you. Seni bir sürpriz bekliyor.
-
be in straitened circumstancesyoksulluk içinde yaşamak, darlık içinde olmak.
-
be in substantial agreementtemelde anlaşmak, temel noktalarda hemfikir olmak.
-
be in sympathy with(görüşü/fikri) anlayıp paylaşmak/desteklemek.
-
be in syncsenkronik olmak, senkronize edilmiş olmak.
-
be in tatters1. lime lime olmak, yırtık pırtık olmak. 2. (ad, şöhret v.b.) mahvolmak.
-
be in tearsağlamak.
-
be in the blackborcu kalmamak, borçlu olmamak.
-
be in the clearşüphe altında olmamak; masumluğu ispatlanmış olmak. f. 1. (bir şeyi) (bir yerden) kaldırmak/uzaklaştırmak/yok etmek: Clear the table! Sofrayı kaldır! We need to clear the area. Çevreden herkesi uzaklaştırmamız lazım. He´s clearing the steps of snow. Merdivenlerdeki karları temizliyor. They cleared a space in the middle of the room. Odanın ortasında bir yer açtılar. Clear the way! Yol ver! It really clears your nostrils. Burnunun deliklerini bayağı açar. 2. (birinin) masumiyetini göstermek; of (birinin) (bir suçun) faili olmadığını göstermek. 3. izin vermek; with (birinden) (bir şey için) izin almak: Have you cleared this with him? Bunun için ondan izin aldın mı? 4. (bir şeyin) üstünden geçmek: The horse cleared the wall in a bound. At duvarın üzerinden bir atlayışta geçti. 5. (gökyüzü/hava) açılmak; (sis) gitmek, açılmak; (bulutları/sisi) gidermek. 6. (borcu) kapatmak. 7. (banka çekini) takas etmek. 8. k. dili (belirli bir miktar para) kazanmak, elde etmek.
-
be in the doldrums1. den. rüzgârın esmediği bir bölgede bulunmak. 2. (birinin işleri) kesat olmak. 3. can sıkıntısı çekmek; efkârlı olmak.
-
be in the employ of(birisi için) çalışmak.
-
be in the know(bir konuda) çoğu kimsenin bilmediği şeyleri bilmek.
-
be in the leadönde/başta gitmek.
-
be in the limelightilgi odağı olmak.
-
be in the makinghazırlanmakta olmak; oluşmakta olmak: There´s a new age in the making. Yeni bir devir oluşmakta.
-
be in the market for-i satın alma niyetinde olmak.
-
be in the mood to/forcanı (bir şeyi) yapmak istemek: I´m not in the mood to go there. Canım oraya gitmek istemiyor. I´m not in the mood for company. Kimseyle görüşmek istemiyorum. I´m in no mood for that right now. Şu an ona tahammülüm yok.
-
be in the pink1. sapasağlam olmak, turp gibi olmak. 2. en güzel halinde olmak.
-
be in the pipelinek. dili hazırlanmakta olmak.
-
be in the process ofsürecinde olmak, -mekte olmak.
-
be in the redborçlu olmak.
-
be in the righthaklı/doğru olmak.
-
be in the runningadaylardan biri olmak.
-
be in the same ballpark-e yakın olmak. s. kabataslak, yaklaşık: Give me a ballpark figure. Bana kabataslak bir rakam söyle.
-
be in the soupk. dili başı dertte olmak.
-
be in the swim(of things) k. dili faal bir hayat sürmek; faal bir sosyal hayatı olmak.
-
be in the throes of deathcan çekişmek.
-
be in the wayengel olmak, ayak altında olmak.
-
be in the windk. dili (bir şeyin) (gerçekleştirilmeden önce) sözü edilmek: It´s been in the wind for some time now. Epey zamandır sözü ediliyordu.
-
be in the wrongsuçlu/kabahatli olmak: You were in the wrong. Kabahat sendeydi.
-
be in townşehirde olmak.
-
be in transit(insanlar/mallar) yolda olmak; (insanlar) bir yerden başka bir yere geçmekte olmak; (mallar) bir yerden başka bir yere taşınmakta olmak.
-
be in troublebaşı belada olmak.
-
be in vogue1. moda olmak. 2. rağbette olmak.
-
be in with1. ile arkadaş olmak, ile arası iyi olmak. 2. (birinin) gözüne girmiş olmak.
-
be in withk. dili (biriyle) çok iyi geçinmek; (birinin) gözüne girmiş olmak.
-
be in workk. dili çalışmak, işi olmak, iş sahibi olmak: He´s been in work since May. Mayıstan beri çalışıyor.